Ruhsal Sıkıntı İçin Hangi Sure Okunur? Kelimelerin Şifası: Bir Edebiyatçının Gözünden Bir kelimenin içinde saklı titreşim, bazen bir melodiden daha derin, bir rüzgârdan daha serin dokunur ruha. Sözcükler, insanın iç dünyasında yankılandığında, bir dua gibi titreşir. Edebiyat, bu titreşimi anlamlandırma çabasıdır; bir kelimenin, bir cümlenin ardında saklı olan anlamı keşfetme serüveni. Ruhsal sıkıntılar karşısında bir kelime ya da bir ayet bazen bütün bir fırtınayı dindirir. Bu yüzden edebiyatla kutsal metinlerin buluştuğu noktada, sözcüklerin hem estetik hem de metafizik bir yönü ortaya çıkar. Ruhun Yorgunluğu ve Metinlerin Sükûneti Ruhsal sıkıntı, insanın iç sesinin yankısını duyamadığı bir sessizliktir. Modern zamanlarda bu sessizlik…
Yorum BırakKategori: Makaleler
Işık nm Nedir? Tarihin Karanlık Köşelerinden Günümüzün Aydınlığına Bir Yolculuk Bir tarihçi olarak, geçmişin izlerini sürmek bazen bir mum ışığında eski bir metni okumaya benzer. Zamanın tozlu sayfaları arasında gezinirken “ışık” kavramının sadece fiziksel bir olgudan ibaret olmadığını, toplumların düşünce biçimlerini, inanç sistemlerini ve hatta teknolojik dönüşümlerini nasıl şekillendirdiğini görürüz. Işık nm ifadesi bugün bilimsel bir kavram olarak karşımıza çıkarken, aslında insanlığın evreni anlama serüveninin bir özetidir. Işığın Tarihsel Yolculuğu Antik çağlardan itibaren insanlık, ışığı hem ilahi bir güç hem de bilgiyle özdeşleştirdi. Eski Mısır’da Güneş Tanrısı Ra, yaşamın kaynağı olarak görülürken; Antik Yunan’da ışık, aklın ve bilginin sembolüydü. Ancak…
Yorum BırakGüğüm Neden Yapılır? Ekonominin Daralan Çemberinde Bir Üretim Hikayesi Bir ekonomist olarak, her şeyin temelinde kaynakların sınırlılığı ve seçimlerin zorunluluğu yatar. İnsan ihtiyaçları sonsuzdur; ancak bu ihtiyaçları karşılamak için elimizdeki kaynaklar kıttır. Bu kıtlık, hem bireylerin hem toplumların hem de üreticilerin karar alma süreçlerini şekillendirir. Güğümün yapılma nedenine de tam bu perspektiften bakmak gerekir: Güğüm sadece bir kap değildir; ekonomik bir tercihin, kültürel bir üretim biçiminin ve toplumsal bir ihtiyacın somutlaşmış halidir. Piyasa Dinamikleri: Arz, Talep ve Fiyat Dengesi Her ürün gibi güğüm de arz-talep dengesi içinde şekillenir. Geçmişte bakırın bol olduğu, el işçiliğinin yaygınlaştığı dönemlerde güğüm üretimi hem sanatsal…
Yorum BırakGüderi Bez Yıkanır mı? Nesnenin Ruhuna Felsefi Bir Yolculuk Bir filozof olarak gündelik yaşamın basit sorularında bile derin bir anlam ararım. “Güderi bez yıkanır mı?” sorusu ilk bakışta sıradan bir pratik meseledir; ancak aslında varlık, bilgi ve değer arasındaki kadim üçlemin yankılarını taşır. Bir nesnenin özünü koruyarak onu temizlemek mümkün müdür? Ya da daha temelde, temizlik dediğimiz şey, gerçekten kirin giderilmesi midir, yoksa özün kendini yenileme biçimi mi? Güderi, doğanın en narin dokularından biridir. Suya temas ettiğinde biçimini kaybedebilir, fazla temizlikte varlığını yitirebilir. Bu, tıpkı insanın da fazla arınma çabasında kendi doğallığını kaybetmesi gibidir. Öyleyse güderi bezi yıkamak meselesi, yalnızca…
Yorum BırakGözü Sulanmış Bir Deyim midir? Toplumsal Duygusallığın Kültürel Kodları Toplumu anlamak, insanın hem iç dünyasına hem de ilişkiler ağına bakmayı gerektirir. Bir sosyolog olarak, kelimelerin toplumun ruhunu yansıttığına inanırım. Dil, yalnızca iletişimin değil, aynı zamanda duygusal düzenin de taşıyıcısıdır. “Gözü sulanmış” ifadesi, ilk bakışta fiziksel bir durumu anlatır gibi görünse de, aslında toplumsal duygulanım biçimlerinin, normların ve kimlik rollerinin bir aynasıdır. TDK’ya göre bu bir deyim değil, bir sıfat tamlamasıdır; ancak toplumsal bağlamda bir “duygu göstergesi” olarak işlev görür. Dilin Toplumsal Hafızası: Duyguların Kodlanışı Her toplum, duygularını ifade etmenin kendine özgü yollarını üretir. “Gözü sulanmak” ifadesi Türkçede yalnızca bir fizyolojik…
Yorum BırakGözyaşı Kesesinin Felsefi Anlamı: Bedenin Sessiz Bilgeliği Filozoflar yüzyıllardır insanı anlamaya çalışırken, genellikle akla, bilince ya da ruha yönelmişlerdir. Ancak insanı insan yapan şey, yalnızca düşüncesi değil; bedeniyle birlikte hissetme kapasitesidir. Gözyaşı kesesi, bu hissedişin biyolojik olduğu kadar felsefi de bir göstergesidir. Çünkü gözyaşı, sadece bir sıvı değil; varoluşun sessiz bir dilidir. Gözyaşı kesesi üzerine düşünmek, aslında varoluşun akışını, bilginin özünü ve etik duygunun kaynağını sorgulamaktır. Gözyaşı Kesesinin Anatomik Gerçekliği Gözyaşı kesesi, gözyaşlarının buruna geçmeden önce biriktiği küçük ama işlevsel bir yapıdır. Gözyaşı bezlerinden salgılanan sıvı, bu kese aracılığıyla nazolakrimal kanala aktarılır ve oradan burun boşluğuna ulaşır. Biyolojik açıdan bu…
Yorum BırakHalk Kanun Teklifi Verebilir mi? Sandıkla Sınırlı Demokrasiye Cesur Bir İtiraz Hızlı cevap: Türkiye’de vatandaşlar doğrudan “kanun teklifi” veremez; bu yetki yalnızca milletvekillerine aittir. Detaylar ve itirazlar aşağıda… Peşin söyleyeyim: Sadece seçim günü görünür olan bir vatandaşlık, eksik bir demokrasidir. “Halk kanun teklifi verebilir mi?” sorusu, tam da bu eksikliği ifşa eden sorudur. Gel, sandığın ötesine uzanan bir söz hakkını konuşalım; hem hukukî çıplak gerçekleri, hem de siyaset kültürümüzün kör noktalarını… Çıplak Gerçek: Kanun Teklifi Yetkisi Kimdedir? Türkiye’de Anayasa’nın “Kanunların teklif edilmesi ve görüşülmesi” başlıklı 88. maddesi, kanun teklifi yetkisini yalnızca milletvekillerine verir. Yürütmenin kanun tasarısı verme yolu da 2017…
Yorum BırakBaba Negatif Anne Pozitif İse Kan Uyuşmazlığı Olur mu? Bilimsel Merakla Bir Yolculuk Kan grupları hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz? Belki kan bağışı gerektiğinde veya bir hastanede test yapılırken karşımıza çıkıyor ama özellikle hamilelik söz konusu olduğunda bu küçük detaylar büyük sonuçlar doğurabiliyor. Bugün, birçok anne baba adayının merak ettiği bir sorunun peşinden gidiyoruz: “Baba negatif, anne pozitif ise kan uyuşmazlığı olur mu?” Cevabı bilimsel gerçeklerle ama herkesin anlayacağı bir dille birlikte keşfedelim. — Kan Uyuşmazlığı Nedir? Temel Kavramlarla Başlayalım Kan uyuşmazlığı denildiğinde çoğu insanın aklına ilk olarak Rh faktörü gelir. Rh faktörü, kırmızı kan hücrelerinin yüzeyinde bulunan bir proteindir.…
Yorum Bırak“En çok kalsiyumu hangi peynir sağlar?” diye soranlara net bir yanıtım var: Sorunun kendisi eksik. Evet, kalsiyum rekabetinde Parmesan/Grana Padano zirvede; ama sadece “mg/100 g” sayısına kilitlenmek, tabağımızdaki gerçeği ıskalamak. Porsiyon? Tuz yükü? Erişilebilirlik? Biyoyararlanım? İşte bu yazı tam da bu “tek doğru” mitini sarsmak için… Kısa cevap: Sert ve uzun süre olgunlaştırılmış peynirler (özellikle Parmesan/Grana Padano) tipik olarak en yüksek kalsiyumu içerir. Ama asıl mesele, hangi koşulda, ne kadar ve nasıl yediğinizdir. En Çok Hangi Peynirde Kalsiyum Var? (Ve Neden Bu Kadar Tartışmalı?) Sert peynirler, suyu az ve yoğun oldukları için kalsiyum açısından üstündür. Parmesan/Grana Padano çoğu tabloda tepeye…
Yorum BırakAğızdan Burun Yakın, Kardeşten Karın Yakın Ne Demek? Halk Bilgeliğini Bilimle Okumak Bazı deyimler vardır ki, ilk duyduğumuzda yüzümüzde hafif bir tebessüm bırakır ama altında derin bir insan gözlemi yatar. “Ağızdan burun yakın, kardeşten karın yakın” sözü de tam olarak böyle bir deyimdir. Peki, bu ifade neyi anlatır? Neden “karın” kardeşten daha yakındır? Gelin bu atasözünü hem kültürel hem de bilimsel bir merakla birlikte inceleyelim. Atasözlerinin DNA’sı: Halkın Bilimsel Gözlem Gücü Atasözleri, bilimsel laboratuvarlarda üretilmez ama insan doğasının binlerce yıllık gözlemlerinden süzülerek oluşur. Sosyologlara göre atasözleri, toplumun “kolektif zekâ arşivleri”dir. Yani bir toplum, deneyimlerini, ilişkilerini ve doğayla bağını bu kısa…
Yorum Bırak