Tavuk Göğsü Et Var mı? Felsefi Bir Sorgulama Bir filozof, sofraya oturduğunda yalnızca yemeği değil, düşüncenin kendisini de tartar. “Tavuk göğsü et var mı?” sorusu, kulağa basit bir mutfak merakı gibi gelir; fakat felsefenin ışığında bu soru, varlık, bilgi ve etik üzerine uzanan derin bir sorgulamaya dönüşür. Çünkü her “var mı?” sorusu, hem ontolojik hem epistemolojik bir gerilimi içinde taşır. Tavuk göğsü yalnızca bir yemek mi, yoksa insanın doğayla kurduğu ilişkinin sembolik bir biçimi midir? Ontolojik Soru: Tavuk Göğsünün Varlığı Üzerine Ontoloji, varlığın doğasını inceler. Peki, tavuk göğsü gerçekten “var” mıdır? Yoksa o, dilin icat ettiği bir soyutlama mıdır? Bir…
Yorum BırakKategori: Makaleler
Kan Davası Gütmek Ne Demek? Geleceğin Toplumunda Eski Bir Kavramın Yeni Yüzü Geleceği konuşurken bazen en eski kavramları yeniden ele almak gerekir. “Kan davası gütmek” gibi tarih boyunca toplumların hafızasında derin izler bırakan kavramlar, sadece geçmişin kanlı hikâyeleri değildir; aynı zamanda geleceğin barış, adalet ve insanlık vizyonunu şekillendiren düşünsel kilometre taşlarıdır. Bu yazıda, kan davası gütmenin ne anlama geldiğini, kökenlerini ve gelecekte nasıl bir dönüşüme uğrayabileceğini birlikte düşünelim. Kan Davası Gütmek: Bir Kavramın Kökeni “Kan davası gütmek”, bir bireyin öldürülmesi ya da ağır şekilde zarar görmesi sonucu, mağdur tarafın failden veya onun ailesinden intikam alma amacıyla düşmanlığı sürdürmesi anlamına gelir.…
Yorum BırakKamu Düzeninin Modern Unsurları: Sessiz Anlaşmanın Yeni Maddeleri Sokakta yürürken içimize yayılan o sakin güven hissi var ya… Trafik ışıklarının ritmi, parkta oynayan çocukların kahkahası, belediye duyurularının açık ve anlaşılır dili, telefona düşen afet uyarısının zamanında gelişi… Hepsi aynı görünmez sözleşmenin parçaları: kamu düzeni. Benim için bu konu, yalnızca “asayiş berkemal” den ibaret değil; adalet, dayanışma ve birlikte yaşama kültürünün her gün yeniden kurulan ortak zemini. Peki kamu düzeninin modern unsurları nelerdir ve neden artık bambaşka yerlerden besleniyor? Kökler: Nizamdan Hak Temelli Dünyaya Kamu düzeni, tarihin uzun bir döneminde “düzensizlikten kaçınma” ve “otoriteye itaat” ekseninde anlatıldı. Modern çağ ise bu…
Yorum BırakÖğrenmenin Dönüştürücü Gücü: Serbest Çağrışımın Pedagojik Derinliği Eğitim, yalnızca bilgi aktarmak değildir; bireyin düşünme biçimini, duygusal dünyasını ve kendilik farkındalığını dönüştürme sürecidir. Öğretmen olarak her gün şunu fark ederim: Gerçek öğrenme, kalıpların ötesine geçtiğinde başlar. Öğrenci, bir kavramı ezberlemek yerine onunla “oynamaya” başladığında, zihninde yeni bağlantılar kurduğunda öğrenme kalıcı hale gelir. Bu noktada devreye giren kavramlardan biri “serbest çağrışım”dır — hem psikolojik hem pedagojik bir köprü. Serbest Çağrışım Nedir? Serbest çağrışım, zihnin doğal akışını takip eden bir düşünme biçimidir. Kişi, herhangi bir sansür ya da mantıksal düzen arayışına girmeden, aklına gelen her düşünceyi özgürce dile getirir. Bu yöntem, Sigmund Freud’un…
Yorum BırakRuhsal Sıkıntı İçin Hangi Sure Okunur? Kelimelerin Şifası: Bir Edebiyatçının Gözünden Bir kelimenin içinde saklı titreşim, bazen bir melodiden daha derin, bir rüzgârdan daha serin dokunur ruha. Sözcükler, insanın iç dünyasında yankılandığında, bir dua gibi titreşir. Edebiyat, bu titreşimi anlamlandırma çabasıdır; bir kelimenin, bir cümlenin ardında saklı olan anlamı keşfetme serüveni. Ruhsal sıkıntılar karşısında bir kelime ya da bir ayet bazen bütün bir fırtınayı dindirir. Bu yüzden edebiyatla kutsal metinlerin buluştuğu noktada, sözcüklerin hem estetik hem de metafizik bir yönü ortaya çıkar. Ruhun Yorgunluğu ve Metinlerin Sükûneti Ruhsal sıkıntı, insanın iç sesinin yankısını duyamadığı bir sessizliktir. Modern zamanlarda bu sessizlik…
Yorum BırakIşık nm Nedir? Tarihin Karanlık Köşelerinden Günümüzün Aydınlığına Bir Yolculuk Bir tarihçi olarak, geçmişin izlerini sürmek bazen bir mum ışığında eski bir metni okumaya benzer. Zamanın tozlu sayfaları arasında gezinirken “ışık” kavramının sadece fiziksel bir olgudan ibaret olmadığını, toplumların düşünce biçimlerini, inanç sistemlerini ve hatta teknolojik dönüşümlerini nasıl şekillendirdiğini görürüz. Işık nm ifadesi bugün bilimsel bir kavram olarak karşımıza çıkarken, aslında insanlığın evreni anlama serüveninin bir özetidir. Işığın Tarihsel Yolculuğu Antik çağlardan itibaren insanlık, ışığı hem ilahi bir güç hem de bilgiyle özdeşleştirdi. Eski Mısır’da Güneş Tanrısı Ra, yaşamın kaynağı olarak görülürken; Antik Yunan’da ışık, aklın ve bilginin sembolüydü. Ancak…
Yorum BırakGüğüm Neden Yapılır? Ekonominin Daralan Çemberinde Bir Üretim Hikayesi Bir ekonomist olarak, her şeyin temelinde kaynakların sınırlılığı ve seçimlerin zorunluluğu yatar. İnsan ihtiyaçları sonsuzdur; ancak bu ihtiyaçları karşılamak için elimizdeki kaynaklar kıttır. Bu kıtlık, hem bireylerin hem toplumların hem de üreticilerin karar alma süreçlerini şekillendirir. Güğümün yapılma nedenine de tam bu perspektiften bakmak gerekir: Güğüm sadece bir kap değildir; ekonomik bir tercihin, kültürel bir üretim biçiminin ve toplumsal bir ihtiyacın somutlaşmış halidir. Piyasa Dinamikleri: Arz, Talep ve Fiyat Dengesi Her ürün gibi güğüm de arz-talep dengesi içinde şekillenir. Geçmişte bakırın bol olduğu, el işçiliğinin yaygınlaştığı dönemlerde güğüm üretimi hem sanatsal…
Yorum BırakGüderi Bez Yıkanır mı? Nesnenin Ruhuna Felsefi Bir Yolculuk Bir filozof olarak gündelik yaşamın basit sorularında bile derin bir anlam ararım. “Güderi bez yıkanır mı?” sorusu ilk bakışta sıradan bir pratik meseledir; ancak aslında varlık, bilgi ve değer arasındaki kadim üçlemin yankılarını taşır. Bir nesnenin özünü koruyarak onu temizlemek mümkün müdür? Ya da daha temelde, temizlik dediğimiz şey, gerçekten kirin giderilmesi midir, yoksa özün kendini yenileme biçimi mi? Güderi, doğanın en narin dokularından biridir. Suya temas ettiğinde biçimini kaybedebilir, fazla temizlikte varlığını yitirebilir. Bu, tıpkı insanın da fazla arınma çabasında kendi doğallığını kaybetmesi gibidir. Öyleyse güderi bezi yıkamak meselesi, yalnızca…
Yorum BırakGözü Sulanmış Bir Deyim midir? Toplumsal Duygusallığın Kültürel Kodları Toplumu anlamak, insanın hem iç dünyasına hem de ilişkiler ağına bakmayı gerektirir. Bir sosyolog olarak, kelimelerin toplumun ruhunu yansıttığına inanırım. Dil, yalnızca iletişimin değil, aynı zamanda duygusal düzenin de taşıyıcısıdır. “Gözü sulanmış” ifadesi, ilk bakışta fiziksel bir durumu anlatır gibi görünse de, aslında toplumsal duygulanım biçimlerinin, normların ve kimlik rollerinin bir aynasıdır. TDK’ya göre bu bir deyim değil, bir sıfat tamlamasıdır; ancak toplumsal bağlamda bir “duygu göstergesi” olarak işlev görür. Dilin Toplumsal Hafızası: Duyguların Kodlanışı Her toplum, duygularını ifade etmenin kendine özgü yollarını üretir. “Gözü sulanmak” ifadesi Türkçede yalnızca bir fizyolojik…
Yorum BırakGözyaşı Kesesinin Felsefi Anlamı: Bedenin Sessiz Bilgeliği Filozoflar yüzyıllardır insanı anlamaya çalışırken, genellikle akla, bilince ya da ruha yönelmişlerdir. Ancak insanı insan yapan şey, yalnızca düşüncesi değil; bedeniyle birlikte hissetme kapasitesidir. Gözyaşı kesesi, bu hissedişin biyolojik olduğu kadar felsefi de bir göstergesidir. Çünkü gözyaşı, sadece bir sıvı değil; varoluşun sessiz bir dilidir. Gözyaşı kesesi üzerine düşünmek, aslında varoluşun akışını, bilginin özünü ve etik duygunun kaynağını sorgulamaktır. Gözyaşı Kesesinin Anatomik Gerçekliği Gözyaşı kesesi, gözyaşlarının buruna geçmeden önce biriktiği küçük ama işlevsel bir yapıdır. Gözyaşı bezlerinden salgılanan sıvı, bu kese aracılığıyla nazolakrimal kanala aktarılır ve oradan burun boşluğuna ulaşır. Biyolojik açıdan bu…
Yorum Bırak